ICYF ve İstanbul Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen konferansta konuşan Gazze Mahkemesi Başkanı Richard Falk:

ICYF ve İstanbul Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen konferansta konuşan Gazze Mahkemesi Başkanı Richard Falk:

Filistin halkı yalnız bırakıldı Halk tepkisi Trump politikasını değiştirir

ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yi Filistinliler’den boşaltacağı yönündeki açıklamalarına ardından ilk kapsamlı toplantı Gazze Mahkemesi Başkanı ve Birleşmiş Milletler eski Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk’un katılımıyla İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) ve İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle düzenlendi.

İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında uzmanlar ve akademisyenlerin katılımıyla “Dünya Siyasetinin Belirsizliği ve Filistin’in Geleceği” başlığıyla düzenlenen toplantıda Gazze Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Richard Falk, ICYF Başkanı Taha Ayhan ve İstanbul Üniversitesi Rektörü ProfDr. Osman Bülent Zülfikar birer konuşma yaptı.

Prof.Dr. Osman Bülent Zülfikar, Filistin meselesinin “bugünün sorunu” olmadığını ve tarihinin eskiye dayandığını belirterek, İstanbul Üniversitesi’nin İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı bildiri yayımlayan ilk üniversitelerden biri olduğunu söyledi.

ICYF Başkanı Taha Ayhan da Gazze’deki soykırımın etkilerinin küresel ölçekte ele alınmasının önemini vurgulayarak, “Bugün birçok kişinin yüreğinde ve zihninde derin yankı uyandıran acil bir konuyu ele alıyoruz. Filistin topraklarındaki durum siyasi, ahlaki ve insani boyutlarda giderek daha karmaşık hale geliyor. Bu nedenle acil dikkat ve eyleme ihtiyacımız var. Gazze’deki katliamın yalnızca sayısız ailenin hayatında değil, aynı zamanda küresel düzenin daha geniş dinamikleri üzerinde de geniş kapsamlı etkisini fark etmek hayati önem taşıyor” dedi.

Uluslararası Hukuk Uzmanı ve eski Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Raportörü siyaset bilimci Prof. Richard Falk, konuşmasında İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı uluslararası hukukun etkisinin yetersiz kaldığının altını çizdi. İsrail’in Gazze’ye yönelik politikalarının insan hakları açısından büyük bir felakete neden olduğunu ifade eden Falk, uluslararası toplumun sessizliği ve mevcut hukuki mekanizmaların yetersizliği nedeniyle Filistin halkının adalet arayışının karşılıksız kaldığını söyledi.

Uluslararası kurumların İsrail’e karşı caydırıcı bir yaptırım uygulamaması nedeniyle Gazze’deki insani krizin derinleştiğine işaret eden Falk, şöyle konuştu:

“Gazze’de yaşananlar, insan haklarına ve uluslararası hukuka yönelik ciddi bir meydan okumadır. Mevcut hukuk sistemleri, İsrail’in işlediği ağır insan hakları ihlallerini durdurmada yetersiz kalmıştır. Uluslararası toplum, İsrail’in bu ihlalleri karşısında sessiz kaldıkça, hukukun üstünlüğü de giderek daha fazla aşınmaktadır. Filistin halkının yaşadığı trajedi, sadece bir bölgenin sorunu değil, küresel adalet sisteminin ne kadar zayıf kaldığını gösteren bir örnektir. Soykırım devam ediyor ve bölgede Gazze ile doğrudan bağlantılı, daha geniş çaplı yıkıcı bir savaş tehdidi giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi. Eğer uluslararası hukuk ve insan hakları savunucuları etkili bir şekilde harekete geçmezse, bu savaşın yıkıcı sonuçları sadece Filistin’i değil, tüm bölgeyi ve hatta dünya barışını derinden sarsacaktır. Bu yüzden daha güçlü ve etkili uygulama mekanizmalarına acilen ihtiyaç duyulmaktadır.”

 

“Halk tepkisi köklü değişim getirir”

 

Falk, halkın ortaya koyacağı mücadelenin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, “Umudun yitirilmemesi gerekiyor.  Durumun vahameti öyle bir noktaya ulaştı ki ancak önde gelen hükümetlerin davranışlarını etkileyebilecek bir halk tepkisi, Netanyahu ve Trump’ı şu anda yürüdükleri yoldan uzaklaştıracak bir tür köklü değişim getirebilir” dedi.

Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin, “ilan ettikleri değerler” konusundaki “ahlaki sorumluluklarına” uygun hareket etmeleri durumunda İsrail’in soykırıma varan eylemlerini sürdüremeyeceğine dikkati çeken Falk, “İsrail egemenliğindeki Siyonist proje olarak nitelendiriyoruz. Bu nitelendirmenin sebebi Netanyahu hükümetinin Batı Şeria’da yerleşimci şiddetine yeşil ışık yakacağının açık olması ve Filistin yönetimindeki toprakların büyük bir bölümünde İsrail egemenliğini tesis ederek ‘Siyonist projeyi tamamlamak’ olmasıydı” diye konuştu.

 

“Kırıntı diplomasisi”

 

Filistinlilerin kendi kararlarını kendilerinin vermesi gerektiğini vurgulayan Falk şöyle devam etti: “Bu, benim ve Gazze mahkemesinin taahhüdüdür. Bu aynı zamanda Filistin halkına kendi gelecekleri üzerinde söz sahibi olma yetkisi verilmesi gereken bir taahhüttür. Filistinlilerin başına gelen trajedilerden biri de onlar için en iyisinin ne olduğuna başkalarının karar vermesi. ABD’nin İsrail ile Filistin arasında bir arabulucu konumda yer almasına izin verilmesi büyük hata. İsrail’e “yerleşim yerlerini” genişletmesi için zaman kazandıran bu durum, İsrail’in ısrarları sonucu gerçekleşti. Benim izlenimim, İsrail, Avrupa ya da Kuzey Amerika ülkeleri tarafından kabul edilebilecek herhangi bir Filistin devletinin, kalıcı olarak askerden arındırılmış ve kendi sınırları üzerinde hiçbir kontrole sahip olmayan küçük bir devlet olacağı yönünde. Böylesi bir çözüm de “kırıntı diplomasisi”dir. “Kırıntı diplomasisi, Filistinlilere ekmek kırıntısı vermektir. Oysa Filistinlilerin umutsuzca hak ettikleri ve talep ettikleri şey, kendi kaderini tayin hakkının tam olarak kullanılmasını ve Yahudilerle birlikte yaşamanın bir yolunu gerektiren özgürleştirici bir barıştır.”

 

Richard Falk, iki gün boyunca İstanbul’da akademisyenler, uzmanlar ve kanaat önderleriyle bir araya gelerek Gazze Mahkemesi ve mevcut süreçlerle ilgili görüş alışverişinde bulundu.

 

Şurada paylaş:

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir