Şair ve yazar A. Erol Göksu, edebiyat dünyasındaki üretkenliği ve duyguyu merkeze alan anlatımıyla okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Karaman doğumlu yazar, kaleme aldığı eserlerinde bireysel hafızayı toplumsal belleğe dönüştüren bir edebi yolculuk sunuyor.
Karaman’da doğan Abdullah Erol Göksu, çocukluğunu taş sokaklarında koştuğu, eski evlerin gölgesinde hayaller kurduğu bu şehirde geçirdi. O yılları, otobiyografik bir roman olarak kaleme aldığı 18. kitabı ‘Topucak Mahallesi’nde duygu yüklü bir dil ile okurlarıyla paylaşıyor.
Genç yaşta ailesinin yanına, Almanya’ya taşınmak zorunda kalan yazarın kitaplara olan sevgisi, onu Türkçeye ve kendi kültürel köklerine sıkı sıkıya bağlı tuttu. Yirmi bir yaşındayken Almanya’nın o zamanki başkenti Bonn’da yayımlanan bir Türk gazetesinde yazmaya başladı. Gazetedeki hikâyeler edebiyatla bağını daha da derinleştirdi. Almanya’da kimya okuyan ve uzun yıllar bir organik kimya laboratuvarında ve sonrasında kısa bir süre de bilişim dalında çalışan yazar, ilk gençlik yıllarından beri şiirler, hikâyeler yazarken, kalbinin sesine kulak vererek ağırlığını daha çok yazmaya verdi. Zamanla mesleki hayatını geride bırakıp kaleminin izinden gitmeye karar verdi.
Yaşanmışlıklardan İlham Alan Yazar
Yazım hayatında duyguyu merkeze alan Göksu, sevgiyi, kültürel değerleri ve hayatın içinden gerçek hikâyeleri ustalıkla kalemine taşıyor. Romanları gazetelerde günlük tefrikalar hâlinde yayımlanan, öyküleri ise ödüllerle taçlanan yazar; gençlik yıllarında senaryosunu yazıp yönettiği, aynı zamanda başrolünü üstlendiği bir fotoromanla edebiyatın görsel anlatımına da katkı sundu. Şiirleri bestelenen, Gülden Karaböcek’in de aralarında bulunduğu ünlü sanatçılar tarafından seslendirilen, söz ve bestesi kendine ait eserleri de bulunan ve ağırlığının daha çok edebiyat olduğunu belirten Göksu, kaleme aldığı her eserinde yaşanmışlıkların izini sürerken, okurunu da kendi iç yolculuğuna davet ediyor.