SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İKLİM KRİZİYLE MÜCADELEDE ÇOK BOYUTLU DÖNÜŞÜM için  YASA, SORUMLULUK VE KATILIM ÇAĞRISI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İKLİM KRİZİYLE MÜCADELEDE ÇOK BOYUTLU DÖNÜŞÜM için  YASA, SORUMLULUK VE KATILIM ÇAĞRISI

ÇEVKO Vakfı’nın söyleşisinde, gençlik, sanayi ve akademi çok boyutlu bir sistem değişimi ihtiyacı olduğu vurgulandı. İklim yasası ve döngüsel ekonomi uygulamaları, ortak çözüm yolları arasında öne çıktı. Geleceğe değil, bugüne yönelik sorumluluk çağrısı yapıldı.

Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı’nın, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği çevrim içi söyleşiler, 5inci yılında da devam ediyor. 2025 yılında “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikte Son Gelişmeler” başlığıyla düzenlenen söyleşilerin ikincisi, 28 Nisan 2025 günü gerçekleşti.

Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın üstlendiği söyleşinin konuşmacıları, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Itır Erhart, Akçansa Sürdürülebilirlik Müdürü Erhan Çalışkan ve İklim Öncüleri Kurucusu Melisa Akkuş oldular.

Söyleşinin ana ekseni, döngüsel ekonomide sürdürülebilir atık yönetimi, sanayi sorumluluğunu destekleyecek yasal düzenlemeler, iklim adaleti ve gençliğin karar alma süreçlerine katılımı üzerinden şekillendi. Türkiye’de iklim yasası ihtiyacı güçlü biçimde vurgulanırken; bu ihtiyaç, sivil toplum, akademi, sanayi ve gençlik perspektiflerinden çok boyutlu olarak ele alındı.

GÜS Modeli Hem Çevreyi Korur Hem de Ekonomiye Katkı Sağlar

Döngüsel ekonomide sürdürülebilir atık yönetiminin önemi üzerinde duran ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer “Atıkların değerlendirilmesi sonucu daha etkili ve verimli bir geri dönüşümü anlatan “üst dönüşüm” süreci, döngüsel ekonomi çemberinde son süreç olarak gözükse de aslında “sürdürülebilir üretim” aşamasında eko-tasarım ile en başta planlanmalı ve tasarlanmalıdır.  Tüketim sonrası atıkların kaynağında ayrı toplandığı ve hammadde olarak değerlendirildiği döngüsel ekonomide, direksiyonda “üretici” oturduğu, finansman ve organizasyonda Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modeli kullanıldığı takdirde, verimli ve sürdürülebilir bir sistem kurulabilmektedir” şeklinde konuştu.

Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İklim krizi ile mücadele için de bir araç olarak düşünülebilecek döngüsel ekonomide üreticiler Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modeliyle sadece ürün satmaktan değil, ürünlerinin çevresel etkilerinden de sorumlu hale gelirler. Bu sistem, toplanan atıkların ikincil hammadde olarak yeniden değerlendirilmesini mümkün kılar. ÇEVKO Vakfı olarak, izlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir GÜS modelinin ülkemizde yeniden kurulması ve hayata geçirilmesinin önemini sürekli vurguluyoruz.”

İnsan Dışı Canlıların da Haklarını Tanımadan Sürdürülebilirlik Mümkün Değil

İklim krizinin temelinde insan merkezli üstünlük anlayışının yattığını vurgulayan İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Itır Erhart, “İnsan dışı canlıların ve doğanın kendi haklarını tanımadıkça, gerçek bir sürdürülebilirlikten söz edemeyiz. Türcülük, insanı diğer tüm canlılardan üstün gören bir ideoloji; doğanın ve hayvanların sistematik olarak sömürülmesine zemin hazırlıyor. Bugün büyükbaş hayvancılık gibi sektörler hem gezegene hem de hayvan refahına ciddi zararlar veriyor. İnsan refahını merkeze alarak doğayı göz ardı etmek, iklim krizinin tetikleyici unsurlarından biri haline geldi” dedi.

Prof. Dr. Itır Erhart, sözlerini şöyle sürdürdü: “İklim adaleti yalnızca insanlar için değil, tüm canlı yaşamı için düşünülmeli. İnsan merkezli etik anlayışı terk etmeden, gezegenin dengesini koruyamayız. Hayvan deneylerinin meşrulaştırılması, doğal afetlerde insan dışı kayıpların görmezden gelinmesi gibi konular da bu bakış açısının sonuçları. Gezegenin geleceği için yeni bir eşitlik ve hak anlayışına ihtiyacımız var.”

Ağır Sanayide Karbonsuzlaşma Gönüllülüğün Ötesine Geçmeli, Bağlayıcı Hedefler ve Regülasyonlarla Desteklenmeli

Sanayi sektörünün iklim değişikliği ile mücadelesinde gönüllülüğün ötesine geçilmesi gerekliliğine vurgu yapan Akçansa Sürdürülebilirlik Müdürü Erhan Çalışkan, “Sürekli iklim krizinden söz ederken, ülkemizde emisyonlarımızı artırmaya devam ediyorsak burada ciddi bir samimiyet sorunu vardır. Türkiye’de sanayi sektöründe sera gazı azaltımını zorunlu kılan bir yasal düzenleme bulunmuyor. Emisyon azaltımı halen gönüllü temelde yürütülüyor. Bu yaklaşım değişmeli; bağlayıcı hedefler ve güçlü regülasyonlarla desteklenmelidir” şeklinde konuştu.

Erhan Çalışkan, sözlerine şöyle devam etti: “Kasım 2023’te açıklanan uzun vadeli iklim stratejisinde çimento sektörü için 2040’a kadar %30, 2053’e kadar %93 emisyon azaltımı hedeflendi. Ancak bu hedeflere ulaşmak için iklim yasası ve emisyon ticaret sistemi gibi yapısal reformlar hayata geçirilmek zorunda. Sanayi sektörü olarak elimizi taşın altına koymak istiyoruz, ancak sistem düzeyinde bir dönüşüm olmadan bireysel çabalar yeterli olmayacak. İklim krizine karşı gerçekçi ve kararlı adımlar atılmalı.”

Akçansa’nın sanayide sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi alanlarında uzun yıllardır öncü bir rol üstlendiğini vurgulayan Çalışkan, alternatif yakıt kullanımı, kaynak verimliliği çalışmaları ve Marmara Adaları’nda gerçekleştirilen yapay resif projeleri gibi uygulamalardan örnekler sundu. Döngüsel ekonomiyi üretim süreçlerine entegre ettiklerini belirterek, sanayinin iklim krizine daha kararlı ve sistematik çözümlerle yanıt vermesi gerektiğini ifade etti.

Gençlik Mücadelesi: Geleceği Beklemiyoruz, Bugünü Değiştiriyoruz

Gençlerin iklim krizini yalnızca bir gelecek meselesi değil, bugünün acil bir sorunu olarak ele aldıklarını ifade eden İklim Öncüleri Kurucusu Melisa Akkuş ise, “Çocukluğumuzu bu mücadeleye verdik. Eğer bugün değişmezsek, yarını konuşmaya gerek kalmayacak. Yönetim masalarında gençlerin etkin ve eşit söz hakkı olması gerektiğine inanıyoruz. İklim kanunu sürecine gençlerin ve sivil toplumun aktif katılımı şart. Türkiye’de iklim yasasının gecikmesini endişeyle izliyoruz. İklim adaleti için sadece sözler değil, gerçek eylemler görmek istiyoruz. Sahada ve karar alma mekanizmalarında aktif olmak için kampanyalar yürütüyor, lobi çalışmaları yapıyoruz. Eğer geleceğimiz hakkında kararlar alınıyorsa, o masalarda bizim de olmamız gerekiyor. Değişimi beklemiyoruz; değişimin kendisi olmak için harekete geçiyoruz” dedi.

Önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacakları bir çağrı mektubuyla, gençlik meclisleri ve hak temelli sivil toplum kuruluşlarını iklim kanunu sürecine aktif katılmaya davet edeceklerini belirten Melisa Akkuş, gençliğin iklim mücadelesinde sahadaki varlığını daha da güçlendirmek istediklerini de vurguladı.

Gençlik, sanayi, akademi ve sivil toplumun farklı dillerle ama ortak bir kaygıyla buluştuğunu; iklim krizi ile mücadelede sadece teknik bilgi paylaşımında değil, anlatım biçiminde de dönüşümün gerekli olduğunu bir kez daha gözler önüne seren ÇEVKO Vakfı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikte Son Gelişmeler” söyleşisi, bu konuda daha etkili yasal adımlar atılması için önemli bir çağrı olarak kayda geçti.

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=-HiKKgSE2cc

Şurada paylaş:

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir